Umut Aydın ile 'Meseleler' - #43
“Meseleler”in 43. Sayısından Selamlar,
İyisiyle, kötüsüyle bir seçim daha atlatıldı ve evvelden beri söylediğim üzere Trump tekrar ABD Başkanı seçildi.
Aylardır bunun böyle olacağı belliyken son ana kadar, “Yok kadınlar sandığa gidecek ve Harris böyle kazanacak” türünden tuhaf yorumlar yapan TV analistlerimizle bunun tartışmalarına giriyorum orada burada, lakin ikna olmak gibi bir vaziyetlerine rastlamadım. New York’un göbeğindeki sokak röportajlarında bile kadınlar Trump’a oy vereceklerini söylerken bu neyin optimistliğiydi acaba?
Hepsi de ekseriyetle ertesi gün “Peki Trump dönemi ne olacak?” analizlerine başladı hiçbir şey olmamışcasına.
Daha tuhafı, tezlerinde “Amerikan demokrasisini” baz alan profesörlerimiz bir anda Amerika’da aslında demokrasi, yerleşik kurumlar ve güçler ayrılığı olmadığını fark edip ifade etmeye başladılar.
Gel gelelim diğer taraftan ülkemiz tam gaz enflasyon sarmalındayken, birden bire tecrübe ve bilgisiyle Merkez Bankası’nın en güvenilir ismi Sn. Cevdet Akçay çıkıp “Yahu biz niye enflasyon açıklayıp buna göre fiyat belirliyoruz? Böyle oldukça zam üzerine zam devam ediyor. Maaşa zam, enflasyon artışı ikilisinden kopamıyoruz. Bir noktadan sonra ileriye göre endeksleme yapmamız gerekiyor” minvalinde bir söyleme attı ortaya.
Bunun daha okunabilir halini size şöyle izah edeyim: Kaynak yok, harcamalarda kesintiler istenilen düzeyde değil, dünya meteliğe kurşun atarken biz yine keyifteyiz. Madem öyle, kimin ne kazanacağına önden biz karar verelim. Açlıktan ölen ölür 2-3 seneye, kalan sağlar da bizimdir.
Öte yandan siyasi manevralardan anladığımız üzere bir erken seçim havası esiyor deniyor. Ben bu ihtimali yakın-orta vadede olabilir görmüyorum.
Şu an iktidarın yegane gündemi Anayasa değişikliği ve bu vesileyle bir süre daha iktidarda kalabilme kabiliyeti.
Bunun için önünüze “Yahu alfabeyi bile değiştiremiyoruz, kardeşlerimizle ortak alfabemiz bile olamıyor” a kadar uzanan türlü argümanlar serilecek.
Özel sektör ise bambaşka bir vaziyette.
Son bir yıldır Türkiye’nin belli başlı en büyük (?) şirketlerinde icranın başındakilerin çoğunlukla yönetim kusurlarını yok yere daha alt kademelere türlü eziyetlerle (ofise dönün, mobing vb.) yansıtma ve nedensiz bir öc alma psikozuna girdiklerini görüyoruz.
Yakın zamanda bilinen bazı şirketlerin lider kademelerinde çokça değişiklikler olacak bu nedenle.
Benzer kaoslar nedeniyle normalde görev süresi dolan ve rotasyona gidilecek bazı holding CEO’ları da bir süre daha göreve devam etmek durumunda kaldılar. Bir yandan da “gelenin gideni bi hayli aratacağı” gerçeğiyle yüzleşti çoğu kurum. Successor yetiştiremiyor sistem artık.
Pandeminin ardından yapılan cicili bicili sevimli şirketlerimiz var iletişiminden zaten son 1,5 yıldır eser yok. 2-3 sene evvel iş dünyası çalışanları “resilience” filan diye kavramlara oturtup gezdiriyordu.
Ama bugün inandırıcı bir motivasyon bazı da yok. Olsa da inananı yok, dünya genelinde de benzer zorluklar var. Herkes ikinci pandemi dönemi gibi yönetim pratiklerinde, fakat bu kez ana unsurlardan biri yok, o da para ve paraya erişim.
Bu nedenle gelişmiş ekonomilerde; “Daha küçük ve daha etkili” şirketler kavramını sıkça duyar olduk bir süredir. Orada da governance problemlerine bir standart bulmaya çalışılıyor.
Bakıp göreceğiz hep birlikte.
Hepinize iyi haftalar diliyorum.
Umut AYDIN
twitter: umutaydin
instagram: umutaydin
linkedin: /in/umutaydin
Gündem
🗳️ 2024 ABD başkanlık seçimlerinin ardından Donald Trump'ın yeniden göreve gelmesini, yapay zeka (YZ) politikalarında önemli değişikliklerin habercisi olarak görenler var. Kampanyanın destekçilerinden de anlaşıldığı üzere Trump yönetiminin, YZ alanında daha az regülasyon ve daha fazla inovasyon odaklı bir politika izleneceği aşikar.
Hatırlarsanız Biden yönetimi, Ekim 2023'te YZ'nin güvenli ve sorumlu geliştirilmesi ve kullanımı üzerine kapsamlı bir yürütme emri yayımlamıştı. Bu emir, kurumların YZ sistemlerini değerlendirip riskleri azaltmasını ve YZ'nin etik kullanımını teşvik etmesini amaçlıyordu. (Yerseniz)
Trump, seçim kampanyası sırasında Biden'ın YZ yürütme emrini "tehlikeli" olarak nitelendirmişti ve göreve geldiğinde bu emri iptal edeceğini söylemişti. Trump'ın platformu, Biden'ın emrinin YZ inovasyonunu engellediğini ve "radikal sol fikirleri" dayattığını savunuyordu.
Trump yönetiminin, YZ alanında daha az regülatif bir yaklaşım benimsemesi, başta AB olmak üzere dünyanın geri kalanı için çok acı verici olacak. Bi kere Draghi’nin tekrar her yerde boy gösterip “Oğlum ben size demedim mi?” laflarını dinlemek zorunda kalacağız.
Teknoloji devleri de bu durumdan sonuna dek faydalanacak, geçtiğimiz haftanın girişinde neden hiç birinin daha evvel yaptıkları gibi Demokrat bir adayı desteklemektense “tarafsız” kaldıklarını yazmıştım. Öte yandan Elon Musk'ın Trump'ın kampanyasına yaptığı yatırımlar da bütün bu olacakların zaten habercisiydi.
Özetle; Trump yönetiminin YZ politikaları, inovasyon ve regülasyon arasındaki dengeyi yeniden tanımlayacak. Daha az regülasyon, hızlı teknolojik gelişmeleri teşvik edebilirken, etik ve güvenlik konularının geri planda kalması, işin mutfağında olmayan Türk konuşmacıların ıvır zıvır muhabbetlerine daha çok maruz kalacağınız manasına geliyor.
ABD için bu konuda iki önemli hadise var;
İlki Çin kaygısı. Her ne kadar Nobel’liler için, Çin yapay zekayı yalnızca halkı daha iyi gözlemek (sanki ABD ne için kullanıyorsa) ve baskı altında tutarak demokrasiyi yok etmek için kullanıyor olsa bile kazın ayağının yalnızca öyle olmadığı, Çin’in bu alanda elindeki varlıkları kapalı kartla oynaması ABD’yi tedirgin ediyor içten içe.
İkincisi ise bu hadise ile ilgili varılabilecek her türlü yeniliğe kendi sahip olmak istiyor. Bu da regülasyonları dümdüz edecek demektir. Bu vakite kadar AB’nin ABD şirketlerine kestiği haraçlar da faydasız olacak. Dünya Ticaret Örgütü’nde bu konu özelinde sıkça şikayetler ele alınacak.
Dahası yine bu alandaki gerekli tüm altyapı yatırımlarının da önü açılacak.
Yani “Arılar var diye nükleer santral kurmayalım” veya “Çipleri orda burada üretip getirelim” durumu olmayacaktır. Ayrıca bakmayın Biden döneminde Intel nedeniyle çok dalgasını geçtik fakat CHIP Act’in yavaştan işe yaradığını TSMC’nin ABD’deki fabrikasında yapılan üretimin Taiwan’ı geçmesinden görebiliriz.
Her halükarda bize yine kullanma tarafı düşüyor.
(Tümüyle karma gelişmelerden ibaret görüş olduğu için link mevcut değildir)
🪫 Hazır nükleerden söz etmeye başlamışken bu konudan devam edelim.
Öncelikle şunu net belirtmek gerekiyor ki gelecek zamanlar için, bilhassa endüstriyel kullanımda yeşil enerji dediğimiz kategoriye dair ürünler net birer seçenek değil. Bu nedenle muhtemelen yakın zamanda “temiz nükleer” kavramını sıkça işiteceksiniz. AB bu alanda da yükselen enerji fiyatları yüzünden çok gol yiyecek.
Artan enerji maliyetleri ve ihtiyacı nedeniyle şirketler kendi güç ünitelerini, yoğunlukla nükleeri tercih ederek kurma çabasındalar.
Geçtiğimiz haftanın gündem maddelerinden birisi de Meta’nın yeni veri merkezi için kurmaya niyetlendiği nükleer santrale bölgedeki endemik bir arı türü nedeniyle izin verilmemesiydi, fakat bütün bu olan biten içerisinde yalnızca bir detay olarak ele alabiliriz.
Bu alanda at koşturan bir diğer şirket de şüphesiz Google;
Google, yapay zeka destekli veri merkezlerinin enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla, Kairos Power ile küçük modüler reaktörlerden (SMR) enerji satın almak için bir anlaşma imzaladı. Bu, dünya çapında bir şirketin birden fazla SMR'den enerji satın almayı taahhüt ettiği ilk anlaşma.
Kairos Power, 2030 yılına kadar ilk reaktörünü, 2035'e kadar ise ek reaktörleri faaliyete geçirmeyi planlıyor. Google, bu reaktörlerden toplamda 500 megavat enerji satın almayı hedefliyor. Bu hamle, Google'ın artan enerji talebini karşılamak ve karbon ayak izini azaltmak için nükleer enerjiyi bir çözüm olarak değerlendirdiğini gösteriyor.
Kairos Power'ın geliştirdiği reaktörler, güvenlik, verimlilik ve maliyet etkinliği açısından avantajlar sunan erimiş tuz soğutma sistemi kullanıyor. Ancak, nükleer enerjinin güvenliği, atık yönetimi ve yayılma riskleri konusundaki endişeler devam ediyor. Bu anlaşma, gelişmiş nükleer enerjinin ticarileşmesine katkı sağlayarak, bu endişelerin giderilmesine yönelik bir adım gibi de görülüyor.
Beni takip edenler hatırlayacaktır, zaman zaman bu konuya değiniyorum. Bilhassa Bill Gates’in desteklediği TerraPower ve Çin’e son anda engellenen santral anlaşması konusunda yazmıştım sıkça.
Bu teknolojiler tümüyle kontrolümüz dışında kalacak toprak parçasında kurulacak olan eski nesil nükleer santrallerin aksine daha verimli ve daha az atık üreterek enerji üretimi yapabilme kabiliyetine sahipler.
Görünen o ki batı bir biçimde bu yeşil enerji işini sahra altı ülkelere iteleyip tekrar nükleere tam gaz yönelecek.
👨🏻💼 Bu bültende ekseriyetle işten çıkarma haberlerine değindiğim için biraz da aksi durumları iletmek istedim.
Salesforce yeni AI ürünü olan AgentForce’un satışı için 1000 kişiyi işe almayı planlıyor.
Marc Benioff bir mesajda, işe alım artışının yeni yapay zeka ürünü için “müthiş bir ivme”den faydalanmayı amaçladığını söylemiş. (Yani madem bir hype var, biz niye faydalanmayalım ki?)
“Agentforce sadece iki hafta önce kullanıma sunuldu ve müşterilerimizden inanılmaz geri bildirimler alıyoruz.” (Tipik Benioff)
Salesforce, bu yıl AI stratejisini, müşteri desteği veya satış geliştirme gibi görevleri insan müdahalesi olmadan tamamlayabilen ajanlar — araçlara — odaklanacak şekilde değiştirdi. Agentforce geçen ay yaklaşık agent başına konuşma başına 2 dolar fiyatla piyasaya sürdü.
Son iki yılda Salesforce, giderlerini azaltmak için işten çıkarma yaptı. Ocak ayı sonunda, Salesforce’un 72.682 çalışanı olduğu bildirilmişti..
ServiceNow ve Microsoft gibi diğer üreticilerin de otonom ajan hizmetleri var. Benioff, Microsoft’un AI servislerini defalarca eleştirmişti. “Copilot’un müşterilere nasıl sunulduğuna bakınca, hayal kırıklığına uğruyorsunuz” diyen Benioff, geçen ay Microsoft’un AI asistanları için marka ismini belirterek X platformunda bir gönderi yaptı.
Geçen hafta da söz ettiğim gibi multiagent dönemine girdiğimiz şu zamanlarda bu gibi sataşmaları daha çok işiteceğiz.
Fakat gerçek şu ki halihazırda bilhassa kurumsal kademede Microsoft ve Anthropic dışında kullanışlı bir araç yok gibi.
🚗 Bu olayı çok enteresan ve bulunduğumuz zaman diliminde halen gerçekleşmesi bayağı bir efor istediği için gündeme aldım.
Hani Ahmed Arif, Uy Havar’da diyor ya;
“Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri”
Bu tabir tam da bu vakaları yaşatmayı, bu teknoloji ve araçlarla bugün yaşatmayı başarabilen şirketleri tarif ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Hertz, araç kiralama hizmeti için “limitsiz kilometre” sunduğu bir müşterisinin yanlışlıkla tutuklanmasına neden olmuş ve kamuoyundan özür dilemek zorunda kalmış.
Müşterisinin kiraladığı aracın “limitli kilometre” olduğu iddiasıyla müşterisini hırsızlıkla suçlamışlar.
Olay, Hertz müşterisi Annie Dow'un kiraladığı aracın sözleşmesinde “limitsiz kilometre” şartı bulunmasına rağmen, firmanın yetkililerinin bunu es geçip, aracın hırsızlık gerekçesiyle polise bildirmesiyle yaşanmış. Dow, polis nezaretinde saatler geçirmek zorunda kalmış ve Hertz’in bu konuda yaşanan yanlışı kabul edip özür dilemesiyle olay basına düşmüş.
Hertz’in geçmişte de benzer vakalarının olması, insana “Yahu 2024’deyiz ama acaba bir CRM ve Operasyon Yönetimi filan mı?” diye sorduruyor.
Gerçi bu araç kiralama hadiselerinde ben daha memnun olabileceğim bir vakaya şahit olmadım. Daha kiosk’a giderken gerilim başlıyor her daim.