Umut Aydın ile 'Meseleler' - #26
Meseleler'in 26. sayısından hepinize selamlar,
Bu haftaya kadar bu bülteni yayınladığım ve Twitter’a ait Revue’nün kapatılma durumu sebebiyle bütün bülteni ve aboneleri geçtiğimiz hafta başka bir platforma aktardım. Dolayısıyla bu mailin size ulaşabilirliği konusunda bazı çekincelere sahibim. Umarım bir sorun yaşamazsınız.
Bu haftanın sonlarına doğru ülkede öğrendiğimiz yeni bir akıl dışı gündem sebebiyle eminim ki sizler de benim gibi bütün bu karanlık içerisinde başka bir işe el atmanın sessiz utancını yaşıyorsunuz.
Anayasa, kanun ve kaideler bir yana, temel insanlık değerlerinin siyasal güce dayanarak yerle yeksan edildikten sonra yaratılan “alternatif düzenlerin”, muhafazakarlaşan ülkelerdeki birinci derece propaganda söylemi olan “-E başka yerde de var örnekleri” ile dahi rasyonelize edilemeyecek hayasızlıklar okyanusuna yelkenleri açtık.
Buradan sonra alınacak yol hepimizin insiyatifinde. Ya kapalı Whatsapp gruplarında kıymeti kendinden menkul “Ah ah, vah vah” lar ile kendi aramızda vicdan mastürbasyonuna devam edeceğiz. Ya da gerçekten sesimizi bütün bu olan bitene karşı daha çok yükselteceğiz.
Hepinize mutlu haftalar diliyorum,
Umut Aydın
Gündem
🤖 OpenAI’ı duymamış olanlarınız için; OpenAI 2015 yılında Elon Musk, Sam Altman ve Ilya Sutskever gibi isimlerin 1 milyar dolarlık yatırımla kurduğu, daha sonra Reid Hoffman (Linkedin) ve Peter Thiel’in de desteğini alan. Microsoft ve Infosys’in de kurumsal desteği ile çalışan bir yapay zeka laboratuvarı.
Bugün GPT-3, Music, Dall-E gibi ürünlerin yanısıra geçen hafta bültenin açılışında söz ettiğim Github Copilot da yine OpenAI’ın Codex ürününden çıkma.
2019 yılında ise bu laboratuvar geliştirdiği teknolojileri Microsoft ile ticari pazara sunmaya başladı.
OpenAI’ın ürettiği kritik teknolojilerden bir tanesi GPT. Temelinde bir insan gibi metin üretimi yapabilen otoregresif bir dil modeli olan GPT, size girizgah yaptığınız bir metin veya tema hakkında yönlendirmeleriniz doğrultusunda bir metin oluşturabiliyor.
Geçtiğimiz hafta OpenAI, GPT-3.5 temelli bir chat bot olan ChatGPT’nin ilk betasını kullanıcılara açtı ve açıldıktan bir hafta içinde 1 milyondan fazla kullanıcı kaydı gerçekleşti.
Bir haftadır da Twitter’da ChatGPT ile edilen hasbıhalleri görmekten benim içim dışıma çıktı. İşi teknoloji olup da 175 milyar parametre içeren bir sistemden yanıt aldığına şaşıranları görmek bir bana mı tuhaf geliyor bilemiyorum.
Yapay zeka, özellikle chat botlar ile ilgili çok çalışmış ve ChatGPT’nin de altyapısı olan Azure servisleri ile haşır neşir olmuş biri olarak; dili kullanma ve tahminleme yeteneğinin bu denli geliştiğini görmek, dahası bunu Türkçe de yapabildiğine şahit olmak aylarını LUIS eğitmekle geçen biri için oldukça etkileyici elbette.
Sanırım 2016’dan beri Conversational UI ile ciddi ilgileniyor ve geleceğin burada olduğunu her fırsatta anlatıyorum. Ama ChatGPT ile “Google bitti, Amazon battı” gibi tuhaf çıkarımlar yapmak da nereden baksak tutarsızlık.
ChatGPT özelinde ise; henüz OpenAI bu ürünün genel kullanımı ile yapılabilecekler konusunda çok fikir sahibi değil, fakat tahminim yakın gelecekte özel kaynaklara erişiminin bilhassa fikri mülkiyet sebebiyle kısıtlanacağı. Nitekim Elon Musk bu hafta Twitter erişimini engelledi bile.
Haliyle ChatGPT’nin herkesin erişebileceği halinin geleceğinin, bugün olduğu gibi çok da niteliklikli verilere ulaşmadan, Wikipedia gibi açık kaynak verilerden çıkarımlar yapan bir uygulama olması ihtimali daha yüksek
Bunun dışında özellikle B2B tarafında çok fazla fırsat olabileceğini düşünüyorum. Eğer Microsoft yakın gelecekte Azure üstünden bu servisi tümüyle vermeye başlarsa değişen iş gücü için muazzam örnekler çıkabilir.
👀 Avrupa Birliği, politika ile ilgisi olmayan 18-35 yaş arası bireyleri hedefleyen, Global Gateway adında bir metaverse platformu kurdu.
Toplam 400 bin dolara mal olan projenin açılış galasına ise yalnızca 6 (yazıyla altı) kişi katıldı.
Bu bültenin takipçileri benzer uyduruk Metaverse hikayelerine zaten hakimler.
Ben de ne menem bir şeydir diyerek bu ortama bir giriş yaptım. Bana layık görülen ataçtan bozma bir avatarla ortalıkta biraz turladım.
Ortam silme sürdürebilirlik, dijitalleşme, girişimcilik ve kürsel ısınma gibi ortalama vasatlıktaki şirket/lider söylemlerinin 3 boyutlu olarak posterlere yansımış halinden ibaret.
Gündelik hayatta bu vasatlık bordroya, etkinliklere ve reklama dayalı basın bültenlerine yansıdığı için zorunlu etkileşim gerektirse de keyfe keder dijital platformlarda hayat böyle ilerlemiyor tabii ki.
Sırf bu basit örnekten feyz alarak yarınlarınızı kurtarabilirsiniz.
🗃️ Evet yine Elon Musk ve Twitter. Fakat bu kez hadise Musk öncesi Twitter.
Elon bu hafta Twitter’ın kendinden evvelki dönemde yaptığı usulsüzlükleri belgeleri ile “Twitter Files” başlığı altında kamuoyuna duyurmaya başladı. Bu dosyalar öncelikle iki gazeteci Matt Taibbi ve Bari Weiss aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıldı.
Paylaşılan dokümanlarda Twitter’ın geçmişte bazı kişiler ve konular ile ilgili gölge engelleme (Shadow Ban) getirildiğini ekran görüntüleriyle bizlere gösteriyor.
Bu listeye giren kişilerin twitlerinin başka kullanıcıların önüne düşmesi veya trend olması engellenmiş.
Bunlardan biri Stanford Üniversitesi’nden Dr. Jay Bhattacharya, Bhattacharya Covid kapanmalarının çocukların gelişimini olumsuz etkilediğine dair fikirlerini beyan ettiği gerekçesiyle Twitter tarafından gizlice Trend Blacklist’e alınıp twitlerinin başka kullanıcılara yayılmaması sağlanmış.
Bazı kullanıcılar ise Arama Kara listesine alınıp başkaları tarafından hesaplarının aranarak bulunması engellenmiş.
İşin trajik yanı Twitter’ın bu uygulamaları zaten daha önceden tespit edilip, örnekleri ile farklı yayınlarda çıkmıştı.
Hatta o zamanki CEO, Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey ABD senatosunda verdiği yeminli ifadede bu ve benzeri uygulamaların tümünün asılsız olduğunu söylemişti. Elon kendisini mentionladığı Twitte “Senden bile gizlemişler” dedi.
Fakat gelin görün ki, Twitter o dönemde kendilerine iletilen “Shadow Ban” özneli soruları “Kesinlikle yok” diye yanıtlarken teknik olarak yalan ifade vermiyormuş. Zira yapılan işlemin teknik olarak VF (Visibility Filtering) olarak tanımlandığı ortaya çıktı.
Elon Musk ayrıca Twitter’ın yakında çıkaracağı bir güncelleme ile kullanıcıların bu listelerde olup olmadığını göstereceğini duyurdu.
Bu noktada “madem bu uygulama var neden kaldırmıyorsun da kullanıcılara bu bilgiyi verme gereği duyuyorsun” diye düşünüyor insan.
Yakında bu listelerden çıkmak için de para isterse şaşırmamak gerek.
☕ Sadakat kartı uygulamasıyla (Starbucks Card) sürekli olarak sıfır faiz vadederek yaklaşık 1.6 milyar dolarlık müşteri mevduatı tutan ve bu özelliği ile aynı zamanda ABD’nin en büyük bankalarından biri olabilecek nitelikteki Starbucks, bu senenin başında yatırımcılarına duyurduğu NFT tabanlı sadakat uygulamasını ABD’deki müşterileri için polygon platformu üzerinden beta olarak hizmete geçirdi.
Starbucks Odyssey isimli uygulamada kahve temalı NFT’ler ile farklı deneyimlerin sunulması planlanıyor. Starbucks Rewards ile birlikte çalışacak olan Odyssey, Journey Stamps adı altında farklı pulların ve puanların toplanmasını sağlayacak.
Daha sonra bu puanlar ile sanal kahve kursları, özel etkinlikler ve seyahatlere erişim imkanı sunulacak.
NFT kavramının keriz silkelemelik ayı ve maymun resimlerinden daha öte olduğunu göstermek için güzel örneklerden biri.
Yakın gelecekte benzer başka uygulamalara da rastlayacağız.
Düşüşte olan kripto piyasalarının olumlu etkilerinden biri de, “teknolojisi için burada olan” uygulamaların yükselişi olacak şüphesiz.
🇺🇸 Hem deglobalization etkisi, hem de Çin’deki problemler nedeniyle iyice sıtkı sıyrılan Tim Cook bu hafta çip üreticisi TSMC’nin Arizona’daki açılışında Apple’ın yakın bir zaman içerisinde Amerika’da üretilen çipleri kullanmaya başlayacağını açıkladı.
Halen çip tedariğini yalnızca Taiwan’daki TSMC fabrikalarından yapan Apple, diğer tüm teknoloji donanımı üreticileri gibi bu yıl Çin’in Taiwan üzerindeki jeopolitik baskısını arttırması ile alternatif arayışlarına girmişti.
Çip üretimi bir veya birkaç şirketten öte, devletlerin stratejik olarak ele almak durumunda olduğu problemlerden biri. AB bunu “Çip İnsiyatifi” başlığı altında farklı ülkelerin birleşik yatırımları ile çözmeye çalışıyor, benzeri ABD’de senatodan alınan yetki ile yapılıyor.
Bir önceki ABD Temsilciler Meclisi Başkanı ve bu yıl Taiwan’a sürpriz bir ziyaret yaparak Çin’in sinir uçları ile oynayan Nancy Pelosi’nin eşinin bu hareketlerden evvel bu şirketlere yaptığı yatırımları da sizlere tekrar hatırlatmak isterim.
Haftanın Kitabı
📚 Bu haftaki kitap önerisi aynı zamanda Microsoft’un başkanı da olan Brad Smith’in Carol Ann Browne ile yazdığı “Tools and Weapons”.
Kitabı 2019 yılının sonunda okumuştum. Microsoft Türkiye bunun Türkçe baskısı için bir girişimde bulundu mu bilemiyorum fakat becerebiliyorsanız bu ve benzeri kitapları yazıldığı dilde okumanızı tavsiye ederim.
Kitap çoğunlukla 90’lı yılların başından itibaren Microsoft’un hukuk ve kurumsal ilişkiler yönetiminin tepesinde bulunan Smith’in, yıllar boyunca yaşadığı deneyimleri bugünün dünyasındaki örnek yansımalarıyla aktarıyor.
Brezilya’da devletin teknoloji şirketlerine koyduğu regülasyonlar nedeniyle tutuklanan Microsoft ülke müdürünün kurtarılma çabasından, Netscape ile olan meşhur anti tekel davasına kadar çoğu önemli vaka detaylı olarak işlenmiş.
Bilhassa bugün dünya genelinde yükselen muhafazakarlığın teknoloji endüstrisindeki sonuçları ile ilgili fikir edinebilirsiniz.
Haftanın Görseli
Bu hafta gülünecek bir şey yok!